2011'DE SAÇLARIMIN RENGİ...

Saç rengi seçimi, birçok kadın için bir endişe kaynağıdır. Oysa, dilimizde bu endişeye yönelik olarak da ifade edilebilecek güzel bir deyiş var: kökü bizde! Saçlarımız sağlıklı ve bakımlı olduğu sürece, saç boyama kadınlara güzellikle ilgili çok geniş bir manevra alanı sunan bir uygulama. Peki ama hangi renkleri tercih etmeliyiz?


Öncelikle hemen belirtelim. Kıyafetler, aksesuarlar ve genel olarak renkler konusunda 2011 çok çılgın bir yıl. 2000'lerin ilk on yılını geride bıraktığımız bu senenin modası parlak morlar, yeşiller, pembeler ve birbirleriyle kombine kullanılan renklerle dopdolu. Neden bu trendi saçınızla da takip etmeyesiniz? Belki Özlem Tekin gibi saçlarınızı yeşile boyamayı düşünmüyor olabilirsiniz ama hazır 2011 renk konusunda bize geniş bir yelpaze sunmuşken, sıkıldığınız saç renginizi de değiştirmenizi tavsiye ediyoruz.

Saç rengi seçiminde tabii ki dikkat etmeniz gereken ilk nokta, cilt renginize uyan bir tonu bulmanız. Ayrıca, saçınızın rengini tek bir renk kullanarak komple mi değiştireceksiniz, yoksa balyaj, gölge gibi ton-içinde-tonlar yaratarak mı yenileceksiniz, buna karar vermelisiniz. Eğer kendi saç tonunuzun cildinize doğal olarak en çok uyan renk olduğunu düşünüyorsanız, balyaj ve gölge gibi uygulamaları tercih edebilirsiniz. Fakat daha radikal bir değişime hazırsanız aşağıdaki ipuçlarından faydalanabilirsiniz.


Beyaz tenliyseniz ve özellikle makyaj yapmadığınız zamanlarda solgun bir cilt rengine sahipseniz, saç tonunuzu açmayı ve parlak renkleri tercih edebilirsiniz. Saç renginizin tonunu açmak, genelde cildinizin daha koyu renkli görünmesini sağlayacaktır. Çok koyu renkler kullanırsanız, cildiniz daha solgun görünecektir ve yüz hatlarınız koyu saç tonunuzun ardında kaybolup gidebilir hatta olduğunuzdan daha ileri yaşta görünmenize bile sebep olabilir. Beyaz tenli kumrallar için, güneş ışıltıları taşıyan açık tonlar capcanlı bir görünüm yaratacaktır.

Muhteşem kızıl!... Herkes kızıl tonlarını tercih edebilir. Beyaz tenli olmanız ya da esmer olmanız kızıl saçlara sahip olmanızı engellemez. Yeter ki kızılın doğru tonunu tercih edin. Eğer kızılın tonuna karar veremiyorsanız, yine balyaj ve gölge gibi kısmi uygulamaları tercih ederek kendi saç tonunuzun üzerinde kıvılcımlar yaratabilir, bu kıvılcımları yüzünüzün etrafında yoğunlaştırarak cildinize de bir ışıltı katabilirsiniz. Kızıl tonlarına geçmeyi düşünüyorsanız, saçlarınızı kesinlikle profesyonel ellere teslim etmenizi öneririz. Doğru kızıl tonunu tutturmak, kızıl tonların saçlardan hızlı bir şekilde akması ve saçlarınız diplerinden uzadığında oluşan hoş olmayan görünüm gibi nedenlerden kızıl saçın bakımı zordur. Bu nedenle, gönlünüz kızıldaysa, profesyonel, özellikle renklendirme konusunda uzman kuaförlere başvurun ve saçlarınızı boyattıktan sonra nasıl bakmanız gerektiği konusunda söz konusu uzmandan mutlaka bilgi alın.

Saçlarınızda beyazlar varsa, nasıl bir yol izlemelisiniz? Beyaz ya da gri saçlar, diğer bir deyişle normal rengini kaybetmeye başlamış olan saçlar, daha kalın dokuları nedeniyle boya uygulamasına karşı daha dirençlidir. Eğer beyaz saçlarınız genelin %10 - 15'i gibi bir miktardaysa, kalıcı renklerle bütün saçı renklendirmek yerine gerçek saç tonunuzdan birkaç ton açık renklerle beyaz saçlarınızı kapatabilir, böylelikle gölgeli bir görünüm de kazanabilirsiniz. Saçlarının yarısından fazlası beyazlamış olan bayanlar genellikle sarı tonlarını tercih eder.

Tam istediğiniz gibi bir saç rengini yakaladınız! Fakat iş bununla bitmiyor. Özellikle güneş, ter, havuz/deniz suyu gibi yıprandırıcı unsurların fazla olduğu yaz aylarında, mutlaka saç rengini korumaya yönelik ürünler kullanmalısınız. Bu ürünleri seçerken de yine profesyonel hizmete başvurmanızı ve özellikle kuaför salonlarında satılan profesyonel ürünleri tercih etmenizi tavsiye ederiz.

Boyanmış olan saçlar, 3 - 4 hafta içerisinde hem diplerden saçların uzaması hem de saça uygulanan boyanın kısmen akması nedeniyle rengini, parlaklığını ve güzelliğini kaybetmeye başlar. Bu nedenle, saçlarınızı 3 - 4 haftada bir yeniden profesyonel ellere teslim etmeyi ihmal etmeyin! Ve tabii, saçlarınızı mümkün olduğunca aynı salonda boyatın. Böylelikle ton farkı, istediğiniz tonu yakalayamamak gibi riskleri azaltmış olursunuz.

SUYUN İNCELİKLERİ

Yaşamakta olduğumuz yaz aylarında sudan bahsetmemek olmaz!... Hep söylenegeldiği gibi, insan bedeninin %60 - %90'ı sudan oluşuyor (bu oran yaşa göre değişiyor). Vücudumuzdaki suyun yaklaşık %10'unu kaybettiğimizde hayatımız tehlikeye giriyor. Su içmek cildi güzelleştiriyor, metabolizmayı harekete geçirerek kilo vermemize, vücuttan toksinlerin ve yakılan yağların atılmasına, kanın akışkanlığının artırılmasına yardımcı oluyor. Ve tabii ki, suyun saçlara olan faydası da tartışılmaz!


Peki... su içmenin sırt ağrılarınıza iyi gelebileceğini hiç düşünmüş müydünüz?! Lütfen dikkat! Bu bilimsel bir gerçek değil, sadece gözleme dayalı bir düşünce. Çoğumuz bütün günü masa başında geçirdiğimiz işlerde çalışıyoruz. Gözlerimizi bilgisayar ekranına sabitleyip, hiç yerimizden kıpırdamadan, sırt ve boyun sağlığımızı hiç aklımıza getirmeden oturuyoruz. Yerimizden ancak tuvalete gitmek için kalktığımızı düşünebiliriz. Bu noktada, sizlere tavsiyemiz masanızda sürekli olarak BİR BARDAK su bulundurmanız ve tabii ki bolca su içmeniz. Altını çizerek bir kez daha belirtelim: bir bardak. Bir şişe ya da bir litre değil. Bu önerimizin altında yatan incelik şu: masanızda sürekli olarak bir bardak su bulundurmak ve bir gün içerisinde bolca su tüketebilmek için sık sık yerinizden kalkmak zorunda kalacaksınız. Ayrıca, içtiğiniz suyu vücuttan atmak, yani tuvalete gitmek için de bolca yerinizden kalkmak zorunda kalacaksınız. Böylelikle, yerinizden kalkmak için bolca bahaneniz olacak ve bu da, günümüz iş dünyasında ve bilgisayar karşısında geçen günlük hayatınızda artan sırt ve boyun sorunlarına karşı bir önlem olacak.

Su içmenin inceliklerine gelince... Suyu oda sıcaklığında içebileceğiniz gibi, soğuk ya da sıcak (ısıtılmış) su içtiğinizde, metabolizmanızı harekete geçirdiğinizi düşünebilirsiniz. Çünkü vücut sıcaklığınızdan farklı ısıda suyu içtiğinizde, vücudunuz bunu kendi ısısına getirmek için enerji harcayacaktır. Su içerken dikkat etmeniz gereken bir nokta da, suyu lıkır lıkır değil, yudum yudum içmek gerektiği. Öncelikle, bir anda çok miktarda su içildiğinde, tansiyon aniden değişebileceği için sağlık için son derece zararlı olduğu söyleniyor. Ayrıca, yavaş, azar azar, yani yudum yudum içilen suyun, vücuttan daha yavaş atıldığı ve böylelikle toksinlerin ve yağların vücuttan atılması açısından daha faydalı olduğu söyleniyor. Ve tabii ki, özellikle sıcak yaz aylarında en az 1,5 litre su tüketmemiz gerektiğini artık hepimiz ezbere biliyoruz, zaten...

Son olarak, suyun inceliklerinden biri olarak, suyla ilgili yapılan ve dünya genelinde en çok ses getiren çalışmadan bahsetmek istiyoruz: Dr. Masaru Emoto tarafından çekilen su molekküleri fotoğraflarındaki mucize!.. Bu çalışmayı daha önce duymuş olabilirsiniz; duymadıysanız, internetten araştırarak bu konuda bir çok kaynağa ulaşabilirsiniz. Fakat biz de kısaca değinelim: Dr. Emoto, üzerine çeşitli kelimeler yazıp yapıştırdığı veya sözlü olarak sürekli belli kelimeleri okuduğu su kütlelerindeki moleküllerin resimlerini çekerek, düşünce ve duyguların fiziksel realiteyi değiştirebildiğini kanıtlamıştır! Ve, bu konuyla ilgili bir belgeselde, bu gerçek çok çarpıcı bir şekilde ifade edilir: Duygu ve düşünceler, suyun üzerinde böylesine bir etki yaratabildiğine göre, %90'ı sudan oluşan bedenimizde nasıl bir etki yaratabileceğini düşünebiliyor musunuz?

Bütün bunları bir araya getirdiğimizde, biz de, naçizane, size şunları öneriyoruz:
Bolca su için.
Çalışma masanızda, televizyon seyrederken sehpanızın üzerinde, yemek yerken tabağınızın yanında, mutlaka bir bardak su bulundurun.
Ve suyunuzu sürekli yenilemek için hareket edin.
Suyu kimi zaman oda sıcaklığında, kimi zaman soğuk, kimi zaman da ısıtarak için.
Ama en önemlisi, bardağınızdaki suyla konuşun! Ona güzel şeyler söyleyin. Mesela deyin ki: Seni içtiğim zaman bana sağlık ve güzellik vereceğini biliyorum, seni bana verdiği için Allah'a ve evrene şükrediyorum. Ya da kısa şeyler de söyleyebilirsiniz: Sevgili su, iyi su, sağlıklı su, gibi...
Siz güzelliğinizi suya yansıtın, su da kendi güzelliğini, iyiliğini, saflığını size yansıtsın!

2011'İN MODA SAÇ MODELLERİ - UZUN SAÇLAR

Yaz geldi, havalar ısındı; uzun saçları birazcık toparlamak gerekiyor. Bu sene uzun saçlarda doğal bir rüzgar esiyor. Aksesuarların tercih edilmediği ve derli-toplu olmaktan uzak modeller, saçlara hayal gücü, hareket ve canlılık katıyor. Moda platformlarından seçilen birkaç modele göz atalım:


TEPEDE ÖRGÜLÜ TOPUZ:
Saçlarınıza hem çocuksu bir masumiyet hem de bu senenin trendine uygun olarak "toplayıp çıktım" havası katacak olan bir model. Saçlarınızı ense kısmından başlayarak öne doğru balık sırtı şeklinde örüp, ucunda serbest kalan kısımlarla da başınızın üst kısmında ufak bir topuz yapabilirsiniz. Daha çocuksu bir hava için örgüyü açıkta bırakabilir ya da daha doğal bir görünüm için daha dağınık bir topuzu tercih edebilirsiniz.







ÇİFT DÜĞÜM:

Hiç çaba sarfetmeden toplanıvermiş izlenimi veren bu stil, 2011 yaz ayları için ideal. Bir yandan saçlara şehirli bir hava katarken, diğer yandan "yataktan kalktığımdan beri kumsalda keyif çatıyordum" diyor sanki. Biraz dalga ve doku kattıktan sonra saçların ön kısmından büyükçe bir tutam serbest bırakılarak, arkadan eşit olarak ayrılan iki parça basitçe düğümlenip, üzerine bir düğüm daha atılarak bu şekil kolaylıkla verilebilir. Bu sene için özellikle tavsiye edilen, düğümün ense hizasında veya ensenin biraz yukarısında atılması.







KUŞ-YUVASI TOPUZ:

İşte size dağınık bir model daha... Bolca hacim ve doku kazandırılmış, krepelenip darmadağınık bir hava verilmiş olan saçlar, tepede kuş yuvası misali toplanıyor. Bu topuzu dilediğiniz kadar abartabilir, yükseltebilir, karıştırabilirsiniz. İşin güzel tarafı, topuz bozulduğunda bile bu vahşi, muzip ve tabii seksi görünümünü koruyacak olması. Dilerseniz akşam dışarı çıkarken daha az iddialı bir şekilde bu modeli kullanabilir, dilerseniz bir davete katılırken dekolte kıyafetinizi vurgulamak için çok daha vahşi bir görünümü tercih edebilirsiniz.

GECE MAKYAJI İÇİN UFAK İPUÇLARI: GÖZLER

Gece dışarı çıkacaksınız ve çarpıcı bakışlara ihtiyacınız var; gündüz kullandığınız hafif makyajın yerine yeni bir şey denemek istiyorsunuz. İşte size birkaç ipucu:

Aynı renkte farın üç farklı tonunu bir arada kullanın: açık, orta ve koyu tonlar. Kirpiklerinizin üzerine koyu tonu, göz kapaklarınızın katlandığı kısma orta koyuluktaki tonu ve kaşınızın altındaki kemiğin üzerine de en açık olan tonu uygulayın. Minik bir fırça yardımıyla, belirgin hatları yumuşatın ve renkler birbirinin içinde eriyormuş gibi bir görünüm elde edin.

Gözlerinizin daha canlı görünmesi için, göz çukurunuzun burnunuzla birleştiği iç köşesine en açık tondaki farla ufak bir nokta yapın.

Seksi ve buğulu bakışlar için alternatif bir önerimiz de, alt ve üst kirpiklerinizin altına ve üstüne koyu renkli bir far sürüp, daha sonra bunu fırça yardımıyla dağıtarak kullanabileceğiniz dumanlı bir göz makyajı. Bu uygulamayı kullandığınız fara uygun bir renkteki göz kalemi veya eyeliner üzerinden yaparak daha da çarpıcı bakışlara sahip olabilirsiniz. Yalnız gecenin ilerleyen saatlerinde kullandığınız farın yüzünüzün geri kalanına dağılıp bulaşmamasına dikkat etmelisiniz.

Hafif makyaj yapmaya alışık olabilirsiniz ve bu uygulamalar sizde ilk başta “aşırı makyaj yaptım” duygusu uyandırabilir. Ama ilk kez ruj sürdüğünüzde de kendinizi tuhaf hissettiğinizi, ruju kemirip durduğunuzu unutmayın. Birkaç kez kullandıktan sonra bunlardan da vazgeçemeyeceksiniz!


Unutmayın: gözleriniz kalbinizin aynasıdır. Gözleriniz hayran bakışları ne kadar toplayabilirse, kalbinizden geçenleri de o denli kolay paylaşabilirsiniz!

KENDİNİZİ YEPYENİ HİSSETMEK İÇİN...

Yaz geldi; doğa canlandı, soluk renklerini üzerinden atıp renklilerini giyindi. Her yer, herkes pırıl pırıl, cıvıl cıvıl. Siz de kendinizi yenilemek, yenilenmiş hissetmek istiyorsunuz. Hele bir de kış durgun, sıkkın, sıkıntılı geçtiyse, doğanın uyandığı gibi siz de uyanmak, heyecanları harekete geçirmek istiyorsunuz. Ama nereden başlayacağınızı bilemiyorsunuz...

Bunun için size ufak bir ipucu verelim. Bazen insan kendi kısırdöngülerini kıramaz. Sürekli aynı şeyleri yapmaya, aynı şekilde hissetmeye devam eder. Fakat bunu kırabilmek için minik bir hileye başvurabilirsiniz. Gerçi hile dediğimize bakmayın; bu, çocukluğumuzdan itibaren, hayatın içinde doğal olarak öğrenip uyguladığımız, fakat bilincinde olmadığımız psikolojik bir süreçtir. Bu yöntem bazı şeyleri öğrenmemizi sağlar, hayata ve çevremize uyum sağlamamıza yardım eder.

Yöntemin ne olduğuna gelince: olmak isteyebileceğiniz bir kişi seçin ve o kişiyi taklit edin! Evet... Evet... Yanlış duymadınız: taklit edin.

Dediğimiz gibi, aslında bu hayatın içinde sürekli yaptığımız bir şeydir. Hayatımızın başında önce annemizi ve babamızı taklit etmeye başlarız; konuşmayı, mimiklerimizi ve daha birçok şeyi onlardan öğreniriz. Sonra farkında olmadan buna devam ederiz. Öğretmenlerimizi taklit ederiz, arkadaşlarımızı taklit ederiz, televizyonda gördüğümüz film karakterlerini ya da ünlüleri taklit ederiz.

İşte biz size bu yöntemi kendinizi iyi hissetmeniz için kullanmanızı öneriyoruz. Ve bunu daha eğlenceli hale getirmek için de çok beğendiğiniz bir filmde, olmak isteyebileceğinizi düşündüğünüz bir karakteri seçerek kısa bir süre de olsa onun gibi davranmanızı tavsiye ediyoruz.

Yani, aslında siz bunu zaten yapıyorsunuz. Saçlarınızı beğendiğiniz bir ünlünün saçlarına benzetmeye çalışıyorsunuz, ya da onlar gibi giyinmeye çalışıyorsunuz... Hatta gidip kendinize bir Hürrem yüzüğü alıyorsunuz, öyle değil mi?

Şimdi de bu yöntemi kendinizi mutlu, neşeli, iyi hissetmek için yapacaksınız. Kendinize model aldığınız kişinin sadece saçlarını, kıyafetlerini, takılarını değil, enerjisini, mutluluğunu, neşesini, kahkahasını taklit edeceksiniz. Mesela, Angelina Jolie'nin kendine son derece güvenli, kocaman gülümsemesini taklit edebilirsiniz. Ya da kendinizi Jessica Alba gibi hayal edip, onun gibi hem sevimli hem de seksi olduğunuzu hayal edebilir, erkek arkadaşınızın gözlerinin içine bakarken Jessica gibi bakmaya özen gösterebilirsiniz.

Bize inanın, bunlar kendinizi çok iyi hissetmenize yardım edecek. Fakat bunu yaparken dikkat etmeniz gereken bir kaç nokta var:
Öncelikle bunu bilinçli olarak gün içinde yapmaya, birkaç kez yapmaya özen gösterin. Enerjiniz düştüğünde, kendinizi mutsuz hissettiğiniz bir anda, bir şeye canınız sıkıldığında, hemen içinizden kendinize "DUR!" deyin, bir an için seçtiğiniz kişiyi gözünüzün önüne getirin, gülümsemesini, gözlerini düşünün ve bu görüntünün sizin yüzünüze yansımasına izin verin.

Çok önemli bir nokta: lütfen ama lütfen hüzünlü filmleri, hüzünlü kişileri kendinize model seçmeyin. Eğlenceli bir karakter, eğlenceli bir film seçin, seyrettiğinizde sizi gülümseten ya da kahkaha attıran bir şeyler olsun.
Son olarak da, bu taklit oyununu fazla abartmayın! Bu tavsiyemiz kendi kişiliğinizden çıkmanız, başka birisiymiş gibi davranmanıza yönelik bir yöntem değil. Sadece sizin duygusal güçlerinizi harekete geçirmek için önerilen bir yöntem.

Hadi bakalım, şimdi yüzünüze kocaman bir gülümseme oturtun ve kendinize "mutluluk modeli" yapmak istediğiniz kişinin fotoğraflarını internette aramaya başlayın. Yüzünüzden gülümsemenin hiç eksik olmaması dileğiyle!...

YAZ AYLARI İÇİN SAÇ BAKIMI İLE İLGİLİ UFAK İPUÇLARI

Yaz ayları, çoğu kadın için saçlarının yıprandığı, parlak ve yumuşak saçlarını özlediği aylar anlamına geliyor. Yaz aylarında havadaki nem, deniz ve havuz suyu, sık duş alınması nedeniyle saçların da sık sık yıkanması ve tabii ki güneş saçları yıpratır. Ufak bazı önlemlerle saçlarınızın yıpranmasının önüne geçebilirsiniz.

Saçlarınızın nem kaybetmesini engellemek için şu noktalara dikkat etmelisiniz:
  • Formaldehit ve alkol içeren ürünleri kullanmaktan kaçının. Bunlar saçları kurutur. Saçınızda daha nazik bir etki bırakan daha doğal içeriğe sahip ürünleri tercih edebilirsiniz.
  • Çok sıcak duş almaktan veya sıcak suyla saçlarınızı yıkamaktan kaçının. Sıcak su da saçlarınızı ve derinizi kurutarak zarar verebilir. Bunun yerine ılık suyla yıkanmayı tercih edebilirsiniz.
  • Saçlarınızı daha az sıklıkta yıkamaya çalışın; çok sık yıkamak da saçların nem kaybetmesine yol açar.
  • Genel beden sağlığınız için olduğu gibi, saçlarınızın sağlığı açısından da bol sıvı tüketmek çok faydalıdır. Dolayısıyla, sıcak havalar nedeniyle çok nem kaybettiğiniz bu yaz aylarında bolca su için.
  • Saçlarınıza çok yüksek ısı uygulamak da saçların nem kaybetmesine yol açar. Saçlarınıza kurutma makinesi ya da saç maşası gibi uygulamalarla yüksek ısı vermeden önce nemini korumasını sağlayan saç kremi gibi saçta kalan bakım ürünleri uygulayın. Hatta bu tür ürünleri yaz ayları süresince günlük saç bakımınız için sürekli uygulamanızda da fayda vardır.
Saçlarınızı güneşten korumak için de şu son derece basit önlemlere başvurabilirsiniz:
  • Saçlarınızı bir şapka veya eşarp ile güneşin zararlı ışınlarından koruyabilirsiniz. Üstelik bu sene kocaman kocaman şapkalar da çok moda! Fakat takacağınız şapkanın fazla sıkı olmamasına ve baş bölgesindeki kan dolaşımını olumsuz etkilememesine dikkat etmelisiniz.
  • Uzun bir süre güneşin altında kalacaksanız, örneğin tatile gittiyseniz ve güneşlenecekseniz, başınıza da bir şapka takmak istmiyorsanız, duş sonrası saça uygulanıp durulanmayan güneş korumasına sahip bir bakım ürünü kullanın.
Gerek güneşe çıkarken gerekse nem kaybına karşı kullanabileceğiniz ürünlerle ilgili olarak salonumuzun profesyonel görüşüne ve yine salonumuzdan temin edebileceğiniz ürünlere başvurabilirsiniz.

SALONUMUZDA ARTIK BİR "İTALYAN" VAR: DAVINES



Saç tasarımında bir ekol olan İtalya'nın seçkin saç ürünlerinden Davines artık salonumuzda...

Piyasadaki birçok markaya kıyasla daha doğal ve bitkisel ürünler sunan bir marka olan Davines, “sürdürülebilir güzellik” sloganıyla anlık etki göstermek yerine saçları yapılandıran bir bakım sağlamayı hedeflemektedir.

Davines Natural Tech serisi, saçlarınızın farklı ihtiyaçlarına yönelik bakım ürünleri sunarken, Essential Haircare serisi ise çeşitli şampuan ürünleriyle ön plana çıkıyor.

Saçlara enerji veren, saflaştırıcı, besleyici, detoks etkisine sahip, canlandırıcı ve dengeleyici özelliklere sahip onlarca ürün arasından seçim yapmakta zorlanıyorsanız, Vox Kuaför’ün uzmanlığına başvurabilirsiniz.